Zirai ilaçlar Çukurova`da arı ölümlerine neden oldu. Mersin Arıcılar Birliği`ne göre yaklaşık yüzde 30`luk bir kayıp var.
Şeftali, erik, kayısı gibi sert çekirdekli ağaçların çiçeklenme döneminde atılan zirai ilaçlar Tarsus`tan Osmaniye`ye kadar olan bölümde arı ölümlerini beraberinde getirdi. Sivas, Yozgat, Niğde, Erzurum, Kayseri gibi soğuk iklime sahip bölgelerin arıcılarının da iklim şartlarının iyi olması nedeniyle arılarda üreme dönemi olarak Mersin`i tercih edip bölgeye göç etmiş olması sıkıntının boyutlarını artırdı. Tarlada ölen arı miktarını tespit etmenin mümkün olmadığını kaydeden Mersin Arıcılar Birliği Başkanı Hasan Çalıkoğluoğlu, Ancak kovan önünde ölen arılara bakıldığında yaklaşık yüzde 30`luk bir kayıp olduğunu tahmin ediyoruz dedi. kobiden.com muhabiri Derya Eğrican Güleç haberine göre; ölen arıların laboratuvara götürüldüğünü açıklayan Çalıkoğluoğlu, yapılacak analizler sonucunda hangi içerikteki zirai ilaçların arılara zararlı olduğunun tespit edileceğini bildirdi.
Çiftçi bilinçlendirilmeli
Geçen yıl da benzer bir sıkıntı yaşadıklarını hatırlatan Hasan Çalıkoğlu, bu durumun zaman zaman İç Anadolu`da ay çekirdeği tarlalarında yaşandığını bildirdi. Tarımın gelişmesinin arılara bağlı olduğunu, döllenmenin arılar sayesinde gerçekleştirilmesi nedeniyle arı popülasyonunun korunması gerektiğini vurgulayan Çalıkoğlu, Çiftçilerimiz artık bunun bilincine varmalı. Arılar olmazsa tarım da olmaz. dedi. Gerek tarım gerekse hayvancılıkta kuraklık nedeniyle mevcut durumda ciddi sıkıntılar yaşandığını hatırlatan Çalıkoğlu, buna bir de bilinçsiz ilaç kullanımlarının eklenmesini istemediklerini kaydetti.
Artmasından endişeliyiz
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Denetleme Kurulu Üyesi Serkan Erçel de özellikle Tarsus ve Yenice`den aldıkları şikayetler üzerinde bölgede incelemelerde bulunduklarını söyledi. Geçen yıl aynı dönemde gerçekleşen arı ölümlerinin bu yıl da devam ettiğini gördüklerini dile getiren Erçel, Şu anda arıların yaklaşık yüzde 30, hatta 40`ının öldüğünü gördük. Oysa Mersin arı üretiminin Türkiye`de erkenci yapıldığı bölgeler. Bu dönemde arı nüfusu artacağına azaldı dedi.
Henüz çiçeklenmenin ağaçların yüzde 10`unda görüldüğüne dikkat çeken Erçel, Büyük kayısı bahçeleri var. Zehirli ilaç kullanımı kayısı bahçelerinde de devam ederse arılarda koloni kayıplarının artacağından korkuyoruz ifadelerini kullandı.
Çiftçinin tarım il ve ilçe müdürlüklerinin verdiği ilaçları kullanmasına karşın kullanma yöntemlerinin doğru olmadığını ifade eden Erçel, ağaçların yüzde 5`e kadarı çiçek açmışken ya da yüzde 75-80`i çiçek açıp çiçeklenme döneminin bitmesine yakın ilaçlama yapılabileceğini, çiçeklenmenin yoğunlaştığı dönemlerde ilaç kullanılmaması gerektiğini anlattı. Tarım İlçe Müdürlüğü`nden edindikleri bilgiye göre Tarsus`ta 200`ü yerli, kalanı şehir dışından gelen üreticiler olmak üzere 400 civarında işletme bulunduğunu öğrendiklerini anlatan Erçel, Benzer rakamların Adana`da da olduğunu düşünüyoruz. Her işletmenin ortalama 200 kovanı olduğunu düşünürsek Adana ve Tarsus`ta 160 bin civarında koloni bulunmaktaydı dedi.
İlaçlama 3 gün önce başladı
Tarsus Ziraat Odası Başkanı Ali Ergezer ise bahçelerde 3 gün önce ilaçlamaya başladıklarına değinerek, şunları söyledi: Bu dönemlerde ilaçlamaya başlayacağımızı arıcılarımıza bildiriyoruz ve onların da bu bölgelere arılarını göndermemelerini talep ediyoruz. Önlemler karşılıklı alınmalı. Bizim ürünlerimizin kaliteli olması, zararlı otlarla mücadele edebilmemiz için bu dönemde ilaçlama yapmamız gerekiyor.
Çevre kirliliğini arılar tespit edecek
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cevat Nisbet başkanlığında yürütülen çalışmayla, çevre kirliliği ile arıların davranış ve ani ölümleri arasında ilişki olduğu, arıların çevre kirliliğinin belirlenmesinde önemli rol oynadıkları tespit edildi. Nisbet, çalışma kapsamında Karadeniz Bölgesi`nde farklı çevresel özelliklere sahip dört alan seçildiğini ve bu alanlara dört ay süreyle 22 arı kolonisi yerleştirildiğini kaydetti. Nisbet, Arılar çiçekli bitki, hava ve su kaynaklarından yararlanabilirler. Böyle bir alanda her türlü biyolojik ve kimyasal kirliliği topladıkları su, polen ve nektar kaynakları ile kolayca kovanlarına taşıyabiliyorlar. Hatta genetik yapısı değiştirilmiş bitkilerin tespiti de bu yolla mümkün. Yaptığımız çalışma kapsamında çeşitli bölgelere yerleştirdiğimiz arı kolonilerinden elde edilen balların analizlerinde bölgenin çevresel kirliliğini, kimyasal kalıntılarını belirledik diye konuştu.